ARISTOTALES ve EDEBIYAT

                                                  ARISTOTALES ve EDEBİYAT

  Aristoteles şiir sanatı hakkında yazdığı eseri olan Poetika’da bütün sanatların temel olarak taklit (mimesis) olduğunu söylemiştir. Sanatları; taklit ederken kullandıkları araç bakımından, taklit ettikleri nesne bakımından ve taklit tarzları bakımından bir tasnife tabi tutar. O halde sanatçılar taklit edenlerdir.

  Peki, neyi taklit ederler; Eylemde bulunan her şeyi. Bir ozan iyi ya da kötü insan eylemini taklit eder. Bu seçime göre de sanatı, değer kazanır. Aristoteles sanatın her türünde bu iyi kötü karşıtlığını bulur. Sözgelimi ona göre Polygnotos daha iyileri taklit etmiştir. Tragedya ve komedya da bu noktada birbirinden ayrılır. Tragedya daha iyileri taklit ederken komedya kötü karakterleri taklit eder.

  Şiir sanatı genel olarak varlığını insan doğasında iki temel özelliğe borçludur. Birincisi insanın taklit etme içtepisi ikincisi de sanat eserleri karşısındaki hoşlanmadır. Taklit etme içtepisi insanı diğer canlı türlerinden ayıran spesifik bir özellliktir, bu onda doğuştan vardır. Hoşlanma da bütün insanlara özgüdür. Aristoteles’e göre normalde tiksineceğimiz bir görüntü bile resmedilince ona hayranlıkla bakarız. Etkileniriz. Çünkü bir resme bakınca onun neyi tasvir ettiğini, kime ait olduğunu vs. öğreniriz. Öğrenmek kişiye derin bir hoşlanma verir. Kaldı ki Metafizik’in I. kitabı şu cümleyle açılır; bütün insanlar, doğal olarak bilmek isterler, duyularımızdan aldığımız zevk bunun bir kanıtıdır.

  Sokrates sonrası felsefenin zirve filozofları için en büyük erdem daima bilmek, öğrenmek olmuştur. Taklit bir yeti olduğuna göre de bu yetiyi kendinde gören yavaş yavaş kendini geliştirip zamanla şiir sanatını oluşturmuştur. Şiir bir süreç içinde vucuda gelmiştir.

  Aristoteles sanatı icra etmeyi karakterle, ahlaki eylemle ilişkilendirmiş iyi ozanın ahlakça iyi ve soylu kişilerin eylemlerini taklit ederken kötü ozanın da ‘’bayağı yaratılıştaki’’ kişilerin eylemlerini taklit ettiklerini söylemiştir. Övgü ve alay şiirleri de bu tarihi perspektif doğrultusunda oluşmuştur. Zamanla bunların adına tragedya ve komedya dendi. Tragedya yetkinleşerek son biçimi kazandı. Buna Aiskhylos’u ve Sophokles’i örnek verir. Komedya tragedyanın tersine soylu olmayanın, gülünç olanın taklididir.

  İlerleyen bölümlerde komedya ve tragedya arasındaki ayrımı daha net belirleyip tek tek üzerlerinde durur. Tragedya belli bir uzunluğu olan bir şiirdir, soylu ve ağırbaşlı kişileri, kişilerin eylemlerini taklit eder.

  Tragedyanın ögelerini; öykü, karakterler, dil, düşünceler, dekorasyon ve müzik olarak ortaya koyarken en önemlisinin öykü olduğunu ifade eder. Ve görülür ki Aristoteles şiir türleri içinde tragedyaya bir üstünlük vermiştir. Örneğin epos’la benzerlikler gösterir; epostaki her öge tragedyada varken tragedyakilerin hepsi eposta yoktur. Zaten şiire karşı da ince bir yaklaşımı vardır.

  Tarih yazarı ve ozan ayrımı üzerinden; tarih yazarının olmuş olan bir olayı anlatması mecburiyken ozanın olabilir olanı konuştuğunu söyler, şiirin sınırını daha geniş çizer; şiir bu yönüyle daha felsefidir. Aristoteles’e göre tragedyanın ödevi korku ve acıma duygularıyla ruhta bir arınma (katharsis) yaşatmasıdır. Ruhu tutkularından böylece arındıracaktır. Ozan trajik etkiyi ne derece kuvvetli yaşatırsa o derece iyidir. Ögeler arasında en önemlisinin öykü olduğunu belirtip uzunca detaylandırmıştır. Trajik etki müzik ve dekorasyonla da verilebilecekken Aristoteles bunu biraz bayağı bulmuş ve etkinin en doğru şeklinin öykünün sık dokusunda gerçekleşeceğini ifade etmiştir. Müzik ve dekorasyon etkiyi artırır ama bu iyi ozanın işi değildir. Öykünün örgüsü tragedyaya sanatsal değerini kazandırır. Tragedyanın bir özelliği de trajik etkisinin sadece sahnelenmesiyle değil okunması ya da dinlenmesiyle de yaşatılmasıdır.

  Poetika’nın ilerleyen bölümlerinde şiir sanatının dili üzerinde durur. Ozan alışılmış söz kalıplarının yerine özgün, yeni, gelişik bir dil kullanmalıdır. Ancak bunda ölçüyü kaçırıp anlamı örtmemeli, yabancılaşmamalıdır. Tragedyanın sadece dinlenmesiyle de olası acıma ve korku hisleri uyandırması, ozanın yazarken dili de özenle kullanması gerektiğini ortaya koyar.



                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   

  








                                                                     

                                                                                                                     4

Yorumlar